22 Temmuz 2014 Salı

Sesten Serin

Ne zaman bir kuşun öldüğünü görsem,
Bir çalar saatin rahatsızlığıyla aklıma düşüyorsun.
Altını çizdiğim bütün satırların intikamını alırcasına.

Boşluklarımızı dolduracak bütün yalnızlıklar
Diyorsun.
Sen ağzından bütün kavramları açıklayabilen,
Bir tek bu benzerliği açıklayamıyorsun
Bir tek o hissin,
Boynunda kırmızı bir fular gibi duruşunu.

Gözlerinden incecik bir acı süzülüyor
Bir kaç saatliğine kanımda bekleyecek bir acı
Rayların soğuğuna uzanmak gibi, ince.

Elinin tutacağı çiçeği saçlarının arasına saklamışsın
Gülün seslenişi uzaktan, uzaktan ağır
Ve buğulu bir sesten serin.
Saçlarından mı yoksa?

Hayatımın en güzel vedasıydın
En güzel kokan sarılmaydın, en esmeriydin hayaletlerin
Adından çıkarken bütün harflerim,
Hissizliğinde boğulmaya davet ediliyorum.

10 Temmuz 2014 Perşembe

      Boş bir çocuk parkında oturuyorum, nemli. Adının Ege'deki karşılığı mavi. Adının içimde uyandırdığı trenlere binme arzusu. Beraber bir yolculuk düşlemiştik, seninle bir buharlı tren özleminden fazla değildi oysa. Onlarca durakta yüzlerce farklı kelime ve iki farklı kahkaha bıraktık. Her inişimde gece yokuşunu o kahkahalar kulağımda, pencerene uzatırım sigaramı. Sanki dumanı aklına girecek ve yeniden bir ben başlatacakmış gibi zihninin derin köşelerinde.

     Hayatlarımızın en güzel sokağı, en güzel masası olarak kalmayacak, biliyorum. Tek isteyebildiğim başka bahar aylarında aynı masada hüzünlenmeden varolabilmek. Gözlerimi kırpmalık görebilmek seni, o masada çaprazımda. İkimizin hayatında hiç boş bir şarap şişesi olmadı. Hiç boş bir şişenin hüznüne ortak olmadı avuçlarımız. Şahitlik edebilecek kıvılcımlarımız yoktu sigaramızda. Tadımlık şefkatlerin var senin, herkes için acımaların.