29 Eylül 2017 Cuma

Müzik sustu.

Yüzündeki çizgiler artık daha fazla anlama gelmeye başlamıştı onun için. Yaşı ne hataların affedileceği kadar küçük ne de bir şeylerde ustalaşacak kadar büyüktü. Oysa diğerleri çocukluktan alışmışlardı yokmuş gibi davranmaya. İyi insan olmak görmezden gelmeyi gerektiriyordu toplumda, bir de düşünmemeyi. Onun için ise bunlar diğer insanlara bahşedilmiş hediyelerdi sadece. Kendini biliyordu, farkındalıkları için minnettardı. Hediyelerle gözleri boyanmış bir çocuk değildi o çünkü görüyordu. İnsanların içlerini ve niyetlerini. 

Bir seferliğine görmemek istemişti, gördüğünü yok saymak istemişti. Yok oldu.

Müzik yeniden başladığında düşüncelerinin bile cümle arasında nefes almaya fırsat bırakmadığını farketti. Bir döngünün içerisinde hep aynı haftayı yaşıyor gibiydi, cehennemin sıkıştırıldığı bir hafta. Yalnız, uykusuz, aç. Hiçbir fiziksel yoksunluk o boşluğu gidermek için yeterli değildi. Tekrar Pazartesi olduğunda geçecek miydi? 7 gün tamamlandığında geçecek miydi? İçinde bir dev boyunda gedikler açılmış surların arkasında, hiçbir şey kalmamıştı. Kendi yıktığı duvarlar şimdi üzerine doğru devrilmekteydi. Kendi içinde bir göçük olmak üzereydi. Hayalleriyle birlikte ölecekti çünkü güçsüzdü. Bütün hayallerinde tek bir insana yer ayırmıştı fakat koca koca taşlar geliyordu artık o yere. Çok yukarıdan düşen koca koca taşlar daha çok acıtıyordu içindeki bütün boşlukları.

Hiç kimse bakmıyordu sevilecek bir yeri var mı diye. Sevilecek hiçbir noktası olmadığına inanmıştı artık o da. Yalnızdı ve kimse gelmeyecekti yardım etmek için. Kimseyi beklemiyordu.

Uzaktan izleyenler yok olmaya başlayan bir hayata baktıklarından habersizler. Yıllar sonra, sadece ne kadar üzülmüş denilecek. Ne kadar üzmüşler, ne kadar da yalnız bırakmışlar.

Kimse yoktu. Evde de içeride de. Hiç kimse yoktu. Bir tek havaların serinlemesi bağlıyordu onu incecik iplerle.

Müzik sustu. Yolunda kuş yoktu.

20 Eylül 2017 Çarşamba

Türkçe çeviri çabaları 2 // Lynyrd Skynyrd - Free Bird

If I leave here tomorrow
Yarın buradan gidersem

Would you still remember me?
Hala beni hatırlıyor olacak mısın?

For I must be travelling on, now,
Cause there's too many places I've got to see.
Görmem gereken çok yer var, ben yolda olmalıyım.

But, if I stayed here with you, girl,
Eğer seninle burada kalırsam

Things just couldn't be the same.
Hiçbir şey aynı olmayacak.

Cause I'm as free as a bird now,
Çünkü şimdi bir kuş kadar özgürüm.

And this bird you can not change.
Senin değiştiremeyeceğin bir kuş kadar.

Lord knows, I can't change.
Tanrı bilir, değişemem.


Bye, bye, baby, it's been a sweet love.
Güle güle bebeğim, tatlı bir aşk oldu.

Though this feeling I can't change.
Bu hisse rağmen değişemem.

But please don't take it badly,
Ama kötü algılama,

Cause lord knows I'm to blame.
Çünkü tanrı bilir, suçlusu benim.


But, if I stayed here with you, girl,
Eğer seninle burada kalırsam

Things just couldn't be the same.
Hiçbir şey aynı olmayacak.

Cause I'm as free as a bird now,
Çünkü şimdi bir kuş kadar özgürüm.

And this bird you can not change.
Senin değiştiremeyeceğin bir kuş kadar.

Lord knows, I can't change.
Tanrı bilir, değişemem.



8 Eylül 2017 Cuma

Belirli bir tarihi atlatmadan tarif edemiyoruz belirli tarihte olan belirli olayları. Bir şey tarif etmek isterim.

O bulutlu Kasım ayında, Haliç manzaralı fotoğrafı yükleyebileceğimiz hiçbir sosyal medya platformu yoktu. Şimdi öyle mi? Sürüsüne bereket sallıyoruz, ne var ne yoksa. Sakallarımın izi bile yok o zamanlar, iş hayatı vesaire. Bir ırmak denizi 5 yılda ne kadar doldurursa, o kadar doldum ben de. Sadece tabanlarıma nasırlar birikti. Zaman ırmağı, içimi dağlayarak geçemiyor. Bütün zamanı yaşamaktayım, aklımda korktuğun anlar.

Seni hiçbir şehrin kabullenmediği zamanlardı, bir aitlik hissetmek için avuçlarımı bulmuştun. Beni kabul etmiş tek şehirden gidemediğim zamanlardı. Montumun fermuarını sonuna kadar çekip sıfır dereceye yaklaşan havada kulaklarımın donmasına aldırmadan giderdim sislerin içinden, beni bekleyen sabah mesailerine. Bir daha uğramayacağım yerlerde senin sesini duymalarım olurdu, güçsüz bir ses bazen ama her zaman coşkulu. Yenileyici. Gecelerimiz vardı, istasyonlarımız, uçuş kodlarımız. Hepsi, bir kutunun içinde daralmış bekliyor.

Gençtim, baktım hayatımdaki yerin sadece bu kutuymuş. Büyüdüm, anlıyorum. Hayatımdaki yerin ilhamın çekirdeğiymiş. Haliçmiş mesela, bir daha gidilmeyecek manzaralarmış. Bütün yaşananlardan geriye, yaklaşmak için bir trenin ikili koltuğuna oturmayı bekleyen o yavru kedi kaldı şimdi. Bir de ben onu çok üzdüm düşüncesi. Bir şiir seslenmeye başlıyor, sarnıç istasyonundan "sen onu çok üzdün". Şimdi sen varken sahip olduğum her şeyi kaybettim. Şimdi, denizin tabanına biriken kumlar saçlarıma beyaz oldu. Bitmiyor aldığım ahlar. Aldığım ahlar dökülen saçlarımdan çıkıyor.