İnsan
Hayatın kaptan kamarasındayım.
Şimdi,
Ya bu özenle kurduğum odadan
Ya da define adalarından vazgeçmem lazım.
Bir kadının sıcaklığına benziyor karalar.
Denizler soğuk, dalgalı.
Ne liman bulma garantisi var ne de yiyecek.
İnsan, karadaki en yetkin avcı,
Denizde sadece bir yem.
Gemi
Ne taşıdığım yük ad verir bana
Ne de güvertemin boyu.
Kaptanımın adıylayım sadece.
İlk kim attı beni su üzerine
Tanımam.
Tahtaydı üstüm başım,
Çivilerdi beni tutan.
Sonra demir seslendi insana
"Ben de yüzebilirim."
Eskidim.
İnsan
Eskiden boyardım tahtaları
Hayat sandığım bu gemide.
Şimdi boyadan başka tanıdık bir şey yok.
Camdan dışarı bile bakamıyorum.
Hayat sandığım, hareketli hapishane.
Sonbaharda bile yaprak dökmüyor
Geminin ağaçları.
Deniz anlamıyor benim ululuğumu çünkü
Ben tanrının yüzüyüm gemiye,
Gemi benim yüzüm denize.
Gemi
Ceviz ağacıyla bile konuşamıyorum artık.
Ne tanrı anlayabiliyor derdimi ne de toprak.
Tuzlu su yıpratıyor denizde,
Kayalar gibi rüzgarda azalmıyorum.
Ne tatlıdır şimdi rüzgarın taşıdığı tozun
Yanaklarına acı acı battığını hissetmek.
Söyle bana insan,
Tanrı sana ne dedi
Tuzlu deniz rüzgarıyla yakarken yüzünü?
İnsan
Tanrım ne anlatmak istiyor deniz?
Yoksa sadece dalgalar değil mi konuşan?
Ben ve bereketli topraklar arasında
Yüzyıllardır süren bu diyalog neden burada yok?
Tohum benim sözüm,
Meyve toprağın.
Toprakla ben aşığız birbirimize.
Burada bulduğum tek toprak, gemi.
Keşke konuşsa bu gemi de toprak gibi.
Benim doğduğum yere yabancıdır,
Bilmem ağacının dilini.
Zaman güven vermeye başladığında
Terkedeceğim onu denize.
Gemi
Sabah güneşiyle birlikte doğdum,
Toprağım bile ıslaktı.
Bir insan gelene kadar güverteme
Hiç hissetmemiştim ellerimi.
Tanrım,
Bana el yapan mıdır Tanrı,
Ellerimi hatırlatan mı?
Güzel insan bilmiyor musun dilimi?
Sayılarla konuşurum, yelkenimle anlatırım derdimi.
Nolur anlat bana kim dolduracak
Boş güvertemi, kilerimi.
İnsan
Filikaları kontrol ediyorum,
Yolun büyüğünü gemi getirdi.
Geriye kalan sadece sığ sular.
Önemsemiyorum nasıl hissedeceğim karada,
Ayakkabısız basarken taşlara.
Gemiyi özleyip geri mi döneceğim,
Ayakkabı yapmayı mı öğreneceğim düşünmüyorum.
Gelecek kurmak isterken karaların zenginliğiyle
İhanet mi olur gemiden kaçmak
Ölmemişken daha derisi?
Gemi
Kardeşlerim beklerdi eskiden karada,
Önlerinden geçerken kendi kokumu tanırdım.
Artık en güçlü rüzgar bile taşımıyor tanıdık kokuları.
Beni buraya getirdin insan sen.
Bu yola çıkmadan biliyordun
Özlemimi, yalnızlığımı, eksenimi.
Korkuluklarımı kaldırırım, toprak olurum.
Kal yeter ki.
İnsan, kızma artık gıcırdayan tahtalarıma.
Benden önce doğmuş olsan da
Senden yaşlıdır ıslak bedenim.
Bu ateşi yakıp gitme,
Batmadan söndüremem,
Batarsam düzelemem.
İnsan beni terketme,
Balçıkta yürüyemem.
Parça parça karaya çarparım kendimi.
İnsan
Nar ağacı kadar bir ateş bu.
Kalanı yaralayamayacak.
Bu taşların ortasında
Bileklerimde sarmaşıklarla durmak varken
Karaya kaçtım.
Kolaya kaçtım.
Ruh
Denizin ve karanın gelini,
Ateşin ve havanın damadı,
Bu kutsal tepede,
Sevin elimdeki dalı.
Bu ayak izleri üzerinde,
Sarmaşık saçım bağlasın hayatınızı.
Toprak sunsun odunlarını,
Hava harlasın kıvılcımı,
Ateş yaksın saçımı
Su ateşi alsın.
Külünüz havaya savrulmadan
Çözülmesin ikinizin parmakları.
Hikayeci
Gemi iyi tanıyordu gidecek olanı,
Karaya bu yüzden yanaşmadı.
Ama filikayla kaçarken insan
Unuttu gemi, gemiliğini
Çamura sapladı altını.
Şimdi şakaklarında dalgaların köpüğü
Yelkenlerinde yumruk kadar deliklerle
Bekliyor geleceğini gemi.