22 Eylül 2016 Perşembe

Hayatımın yumuşak topraklarına basıldıkça
Sigara dumanları tüterdi yerden.
Yorulurdum
Plansız meydanların, sokakların kaldırımlarına devrilirdim.
İki aslan ciğerini sırtımda taşır gibi
Yorulurdum.

Salınan sarkaçlar gibi
Kısıtlı bir özgürlük içinde
Hep aynı yerlere gidiyorum,
Neyi belirlediğimi, beni neyin belirlediğini bilmeden.
Kimim ben,
Hangi saatin saniyesini yaşıyorum?
Bir gezegenin,
Bilmem kaç kilometre hareket etmesinden ibaret olamam değil mi?
Ama,
Zeytin ağacına konmuş bir kuş, şaşmaz, saatinde ötecek,
Beklenmedik ölümler, tam o ana ait olacak.
Değişmeyen ve değiştiremeyen basitliğimle farkediyorum,
Bir arada tuttuğum her şey kadarım.

Günlerin emanet edildiği bir rehinciyim,
Dökülecek her yaprağın zamanını gözetiyorum,
Balkonlardaki, çok beğenerek alınan saksılardaki,
Yeterince kaybetmemiş herkesteki.
Yumuşak toprakların bataklığa döndüğü yerden sonra
Tek başımayım,
Bataklığımda nefes alan hiçbir şey yok,
Bataklığım dışında.

21 Eylül 2016 Çarşamba

Yıllar önce odamın kapısına bir palto astım. Hayatımın bütün kapıları ona emanetti. Sonra kendisi emanet oldu. Bu kontrollü yaşantının içinde bazen unuttum onu. Başka planlarım vardı sonra mesela hava çok sıcaktı. Geçen baktım zamanı gelmiş, alıp attım sırtıma, yazın ortasında İzmir'de. Biraz gezdirdim, yeni yerlere götürdüm. O da sıcaklığımdan faydalandı. Palto beni değil ben onu ısıttım. Sandı ki bu yerlere onun için geldik. Bu kalabalıklara onunla dokundum sandı. Omuzlarımdan huysuzlanmasa götürürdüm onu "ölünce piyanoların gittiği yere". Rahatsız hissettiğini bildikten sonra aldım başka bir adamın omzuna bıraktım onu, arkasından biraz izledim. Bilmediğim çok şey vardı. İç cebinde unuttuğum her şeyle birlikte verdim onu. Astım, aştım. Teşekkür ederim palto, ne çok söküğün vardı senin. Annem dikerdi onları, annem ellerini verirdi ben dikerdim isteseydin. Sormadım, söküldü mü yırtıldı mı diye bakınca görünüyordu çünkü. Benim parmaklarımdan ipek iplikler akar sana dokunsam. Onların kandırıp kopardığı, çekiştirip aldığı her parçanın yerine kendimden özenle keserdim. Bilirsin, büyüğüm ben, çok var fazladan parçalarım. Bilirsin, zaten "hem şarklıyım ben, gövdem yara dolu". Fazladan bir kaç yaranın, biraz ayak izinin bir zararı olmaz bana. Ah sevgili paltom, kimin omzundasın, bilmiyorum, o adam kime bıraktı seni. Ben hep buradayım. Güleceksen haber ver yeter.