21 Nisan 2016 Perşembe

Bulanık

Çok bulanık geçtin yanımdan
Gözlüklerim kirliydi, temizleyeyim tekrar geç.

Biri çakmağını ateşledi, bak hala yanıyor,
Bir baksana arkana.
Bir baksam arkama da
Arkamı döndüğümde çıktığın bütün kapılara sövmesem
Eminim, bu kadar üşümem öleceğimi anladığımda.

Bir daha geçmeyeceğin sokaklarda gezdirdim seni,
Sadece bunun için arkana bir bak, çünkü
Bir daha geçemeyeceğin sokaklarda bir şeyler yatar.
Hiç binmeyeceğim toplu taşıma araçlarını durduruyorum
Belki fazladan bir küfür yerim de rahatlarım,
Seni düşünüyorum, bir küfür daha.
Bulanık bir el sallıyorsun, bir küfür daha.
Bu sokak da biliyor göz rengini, bir küfür daha.
Varsın, yakınsın, onunlasın, bu kadarı fazla.

20 Nisan 2016 Çarşamba

İlk Sayfa

 Bir defterin ilk sayfasına neler yazılabilir, ilk defa bilmiyorum. Sonuçta bir kareli deftere duygusal olunmaz. Beni hep çizgili sandılar, kareli yapraklarımı göremediler. Bu yüzdendir kaybedişleri. Evet ben bile kaybedilebilir biriyim. Hiç öyle durmasam da.

 Ben de kaybeden biriyim, hem de hiç istemesem de. Başarılı olmak için büyütüldüm, kimsenin görmediği başarılarım oldu, herkesin gördüğü başarısızlıklarım. Kocaman bir zamanlama hatası olduğumu düşündüm kimi zaman. Bazı insanlar oldu, ne güzel zamanda gelmişim dedim.

 Şimdi bu defterin ilk sayfası kareli mi oldu, çizgili mi?

18 Nisan 2016 Pazartesi

Asla geri dönülmeyecek bir arama yaptım bugün. Bir kaç şarkı dinledim üzerine, biraz bağırdım sağa sola. Alışık herkes. Hiç sesimi yükseltmediklerim de var tabii, onlar yerine bu oda çekiyor, duvarları ve içerisindeki dört ağaç eden kağıtlarıyla. Kaç kilo taşır bu oda hiç düşünmedim veya yoğunluğu nedir dört ağaç eden kağıtların üzerindeki şeylerin.

Bir fotoğrafı izledim bugün. Neredeyse hareket ediyordu. Aylardır duymadığım sesleri düşündüm sonra aylardır duymadığım sesleri duymaya çalıştım, nesi yanlış ki. Adını bile duymadığım kadar yanlışmış. Kaptan ismine sahip şiiri bir defa daha okudum, ne kadar yanlış olduğunu unutmak için.

Ufacık bardağa ağır bir içki koydum bugün, bir kaç defa. Keşke gülse biri burada, keşke açsa biri tam burada ağzını ve keşke demeye kalmadan bir şeyler olsa. Burada, bu odada, biri korkuluk gibi dursa bile yetecekken, bir ufacık bardağın içinde bile kimse yok.


17 Nisan 2016 Pazar

Aydınlık

Aydınlık,
Bahçedeki kız çocuğunun alnına değip değip uzaklaşan
En sarışın bukledir.
O kız çocuğunun,
Ne kadar güçlü olduğundan habersiz
Kendine çizdiği yoldur.
Olmayacağını düşündüğü her anda
Karşısına çıkan ateşböceğidir,
Adını beş buçuk yaşında öğrendiği.

Aydınlık,
Tanrının toprağa dokunmakta olan elinden sızar bu mevsimde.
Taşan damla mıdır insan o aralıktan,
Yanlışlıkla mı yoksa her şey?
"Seviyorum seni, taşıran damla"

Aydınlık,
Tohum mudur, ürün mü?
Kim eker onu, kim biçer?
Nerede saklarlar fazla gelen her tanesini?
Ben söyleyeyim,
Sokağın gözlerinde,
Turşu kavanozlarının içinde,
Taşında, yaprağında, meyvesinde
Ve baharında hayatların.

1 Nisan 2016 Cuma

bulutundan da yağmurundan da sıkılıyor insan
insanların yüzlerine bakmaya başlıyor.
oğulların babalarının çakmaklarıyla sigara yaktıkları
bu şehirde.

birkaç sayfa dolduruyor insan, boş zamanlarında
belki bir yıl sonra, belki o an buruşturup attığı
babalar oğullarının alınlarına yazılar yazıyor
o kadar da boş olmayan zamanlarından arttırıp

dünden artan her adımın atılması gerekiyor
o suyu kuyu kuruyana kadar kullanıyor da
kalemi yarıya gelince atıyor insan
dedelerinin kalem attığı yerden elmas toplamak da bir adım, mesela.
kızarana kadar ısıtmak bir metali, mesela.
buraların ilk sarhoşu olmak, meselası yok.

anlamdan uzak her çizgi bir harf oluyor
sonra anlamdan uzak bir kaç şiir ve anlamdan uzak oluyor insan