19 Temmuz 2015 Pazar

Zaman Kayması

Ellerin dökülmüş yastığıma,
Nefesime dokunuyor.
Gel temizle kendini, ne olur.
Ben kıyamıyorum.

23:18 otobüsü yine geç kalıyor.
Devriliyorum duraklara,
Yüzünü göremediğim her gün, biraz daha
Devşiriliyorum sana.

Bacağına konuyor kısa ömürlü bir böcek
Benmişim gibi ters çeviriyorsun.
Beni unuttuğun gibi unutuyorsun,
Ayakkabının tabanında kalan kanını.

Senin için bahçeme çiçekler ekiyorum
Soğanları İzmir'e benzeyen çiçekler.
Büyümene dokunuyorum,
Hatırlamıyorsun şehrin ne kadar sen koktuğunu.

Hoşgeldin doğduğum şehre,
Bir defaya mahsus duvarınıza yaslanayım
Dökülmeyecek kirpiklerin korkma.
Düşünme zamanın uyumunu.

Hiçbir zaman sen kadar güzel olmayacak yazacaklarım
Çizemeyeceğim şakaklarıma dokunduğunda gördüklerimi
Eğiliyorum önünde şapkam olur musun
Bu şehirde büyür müsün benimle

13 Temmuz 2015 Pazartesi

Biraz

Seni duymaya yetmiyorum.
Yüzünden bir adım uzakta,
Nasıl da güzel bakıyorken başka yerlere.
Nasıl denk gelmektedir, kulağıma telefon açışların.

Dört adım sonra duracaksın, sayıyorum
Sokak lambalarının yanmaya başlamasından.
Senin sabahların mavi, güzel uyanıyorsun,
Ben sarıya, ben tavana uyanıyorum.

Aynı çatlaklar oluşmuyor duvarlarımızda,
Kansız bitiyor kavgaların, sonunda,
Olaysızca içime dağılıyorsun.
İçimde dağlanıyorsun.

Sesini görebiliyorum, parlak ve büyük ekranlardan.
Bir cümle fısıldıyorsun ablana,
Odandan dökülüyor.
Tamamlanamıyorsun.

Gül biraz burada,
Zeytin çekirdekleri dökülsün.
Şurada sakla beni, halının altında.
Şurada, yetmiyorken seni duymaya.

10 Temmuz 2015 Cuma

Şura

seninle aynı koltukta olmayı tutuyorum, şurada
şurası da içimde gölgeni kırdığım yer.

içimin kağıt kesiği,
içimin güzel olmayan tırnakları.
bütün köylerinde gezip hikayeni anlatayım
bir bardak çay, bir nefeslik tütün ver yeter.

çok su akmadı üzerimden
hala görebiliyorum yüzünü
yalnız gözlüklerimi saklamışlar biraz bulanık.
omuzlarımda buhranından kalan kırıntılar
seni kurtaramayışımın anısı.

benimle konuşursan
silah yarası almış bir yerli gibi hissederim
pişman olmama izin verme yeter
senin geminde kürek çekerim yıllarca.
bir gün kaptanlar gibi tükürmeyi öğrenirim ben de.

gecesini unutmaya çalıştığın sabahlarda
ölü balıklar çarpar ya ciğerlerine
batar ya kalem gibi ağrı ensene
oradayım, balkon demirindeki elinin üzerinde
oradayım, balkonundan düşmeye çalışıyorum
oradayım, uzat elini.