28 Ocak 2019 Pazartesi

Ters

26/01/2019
Karanlıkta beni kollamıyorsun artık
Sanki odamda camdan bir ölü yaşatıyorum
Cama yansıyan seni özlüyorum.
Yıllar önce kanının bulaştığı çarşafın üzerinde
Yeniden özgürleşmeye çalışırken
Beni tutuyorsun boynumda ellerinle.
Aynı değilim, aynı değil.
Kum dolmuş tırnaklarıma,
Daha çok ölüm geçmiş üzerimizden,
Bir tek bizim ölmediğimiz ölümler geçmiş.
Geleceğimizi gördüm, bir kalp krizi arifesinde
Geleceğini gördüm, ölümden bir gün önce.

Oysa aşikardı,
Bu yanan ellerin, söndürülmüş gözlerin
Hiçbir şeyi feda etmeyeceği.
Hastalıklı sevgimi tanımayacağı.
Yüzümü görüyorum duraklarda,
Artık yansıma olmaktan çıkmış,
Cama yerleşmiş yüzümü.
Bir reklam panosuna yansıyorum, ikimiz gibi.
İkimiz kadar gerçeğim.
Ülkenin yerinden oynadığı günlerdi,
Kimse tanımıyordu ikimizi.
Bir reklam panosunda gerçekleşirken,
Bütün şehri el ele yürürken,
Kimse tanımıyordu ikimizi.
Bir kumardı hepsi,
Azınlıklığım ya bitecekti
Ya da azacaktı.
Kaybettim.
Yüzümü bir reklam panosuna kaybettim.

25/01/2019
Güneş doğsa bile kaçmayacaktı ay,
Bir kış sabahında ağrılarımı unutacaktım yanında.
Şimdi yağmuru beklemek ne acı.
Düştüğümde kimsenin kaldırmayışı ne acı.
Yalnızca karanlığa gizlenen iki bedenin,
Pencereden yansıyan fosforlu izine sığınabilirim.
O izde seni görüyorum,
Kollarından akan terin parıltısını görüyorum,
Tersten bir şiir yazıp da
Sonuçlarından sana sığınıyorum.
Karanlıkta herkes beni bulabiliyor,
Bozuluyor bu körebe oyunu.
Karanlıkta, karnında yatarken
Seni dinlerken karnından,
Gecenin rengine yeni bir isim vermeyi deniyoruz.
İki saç telinin arasındaki uzay boşluğunun rengi neyse o, diyorum.
Dolanıklık ilkesine ve
Belirsizlik anlatan bütün teorilere rağmen
Seviyordum seni.
Başından kopup yastığımda kalan saç telin ile
Hala yerine gömülü olan saç telin arasında
Fiziksel bir haberleşme olduğunu biliyorum.

Biliyorum hissediyorsun,
Korkarak uyandığım her geceyi.
Karnına hücum ediyor sıcaklığım.
Ve hissedince sen,
Parmak uçlarında bir annenin merhametiyle sen,
Saçımdan kalanları topluyorsun.
Ve yüzünü görüyorum yine karanlıkta,
Camda kalmış fosfor izini değil,
Gerçek yüzünü.

24/01/2019
Nehrin konuştuğunu da duyarız
Gölün sustuğunu da.
Adıma imzalanmış kitapları istiyorsun.
Bu kendi darağacımı sulamaya benziyor.
Sokak lambalarının sönmeyi beklediği saatlerdi,
Biz elimizde ne kaldıysa onlarla,
Yani ince bir çarşaf, iki boş sigara paketiyle
Mahrem yerlerimizi saklıyorduk pencereden.
Kimse inkar edemez, gördüm.
Sokak lambası sönmeden hemen önceydi,
Oradaydık.
Karanlığa gizlenmek için saniyeleri sayan
İki kişilik kalabalıktık.
Bütün kemiklerin tanıdıktı bana,
Eklemlerinde bunca acıyı taşırken
Bir hindu rahibesini andırırdı dansın.
Işıldayan kollarında yılan pulları taşırdın o günlerde,
İki gözünün arasında tanrının ışığını taşıyan yılanın pullarını.
Ve sen dudaklarında duran bu ışığı,
Kilometrelerce öteden sigaramın ucuna kondurdun.
Her şeyi kaybettim, ışığı bile.
Görüyor musun?
Tek yaptığım daha fazla uyuşmak,
Senin tanrının adıyla uyuşmak.
Görüyor musun?
Hayyam’ın dahi bir şansı daha vardı, yıldızlar.
Benim ışıksızlığımı görmüyor musun?
Gece göğünde beni yalnız bırakma.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.