1 Şubat 2019 Cuma

Yakup'a Çağrı

Ne kurbağalar var geldiğim yerde,
Ne de bilinmeyenler.
Her şey açıkça ortada,
Bakarken öldüğüm ortada.

Ör saçlarımı,
Bir Moğol savaşçısı yarat benden.
Dokuz atımla koşayım Anadolu'yu.
Dokuz atımla gideyim her çağırana.
Ör saçlarımı,
Miğferime sığmıyorlar böyle.
Ör saçlarımı,
Bu savaşı kaybedeceğim yoksa,
Kaybedeceğim önümü görmediğimden,
Kaybedeceğim tam da çağrılmışken.

Gözlüklerinden yansıyorum hala,
Gece oluyor ve pişman oluyorum yalnızlığımla.
Keşke diyorum, Yakup'u çağırsaydım.
Gece oluyor ve saçlarım örgüsüz,
Kafamda binlerce radyo aynı anda çalıyor.
Gece iniyor cehennemlik rüyalarıma,
Bir örtü gibi iniyor.
Zeytin ağacından başka örtüm yok.
Zeytin ağacı eğilip gizliyor penceremi,
Zeytin ağacı eğilip izliyor yatağımı geceleri.
Sigaramda tuz tadı kalmış denizden beri,
Yüzünde devlet binası sarısıyla sen
Bıyıklarıma sinmişsin.

Yalnızca çöle doğanların tanıdığı rüzgarı
Şehrime taşıyorsun her mevsim başında.
Gözlüğüm bir teleskoba dayanmış,
Şarabın, kahvenin ve tütünün kokusuyla
Yakalanıyorum sana.

Bir arınma ve ayılma girişimi varlığın
Uyanıyorum sen yaşadıkça.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.